depresif-bozukluklar

DEPRESİF BOZUKLUKLAR

DSM 4 Depresif Bozuklukları :

1.1- Majör (Büyük) Depresif Bozukluk
1.2- Distimik Bozukluk
1.3- Başka Türlü Adlandırılamayan Depresif Bozukluk, olarak tanımlamıştır.

1.1- MAJÖR DEPRESİF BOZUKLUK

Toplumumuzda % 10 – 25 arası kadınlarda, % 5 – 15 arası erkeklerde görülür. Biyolojik olarak “Serotonin” isimli hormonun eksikliğinin bireyde depresyona zemin hazırladığı bulunmuştur.

Psikososyal etkenler arasında 10 – 11 yaşından önce anne ve babayı kaybetme, yaşamda partner kaybı en önemli etkenler arasında sayılır. Psikanalitik kuram yetişkin yaşamda , kayıp veya kayıp tehditleri, sevgisiz kalma, ilgiden yoksunluk gibi durumların depresyonu oluşturduğunu açıklar.

Nesne ilişkileri kuramı, depresyonun , bebeğin her ihtiyacına cevap veren ve bebeğin iyi anne olarak gördüğü anne imajı (iyi nesne) ile, bebeğin her ihtiyacına anında cevap veremeyen, engelleyen ve bebeğin kötü anne olarak gördüğü (kötü nesne) imajlarını bir bütün, tek bir anne, bütün nesne olarak birleştirip bütünleyemediği için oluştuğunu söylemiştir.

Nesne İlişkileri Kuramcısı Melanie Klein, depresyon oluşumu, depresyona yatkınlıkla ilgili çalışmalar yapan ve yayınlayan ilk analisttir. Bebeğin onu sevip destekleyen, cevap veren iyi anne imajı ile, her istediğini yapmasını engelleyen, durduran kötü anne imajını birleştirip tutarlı bir biçimde sağlam “içselleşmiş iyi anne” “Bütün nesne” oluşturmasının yetişkin yaşamında depresyona uğramamasında önemli bir etken olduğu görüşünü ortaya koymuştur. Klein bireyin “infantil depresif durumu” aşamayarak, yetişkinlikte depresif durum yaşadığı görüşündedir.

Diğer bir görüş ise, depresyonla içe yönelmiş agresyonun (sıkıntı, endişe, kaygı, irite durumla saldırganlık birikimi) bir ilişkisi yoktur. Depresyon gerçeklikle, hayal edilenler arasındaki gerginlikten kaynaklanmaktadır. Bibring’e göre :

1- Değerli ve sevilen biri olmak
2- Güçlü ve üstün olmak
3- Seven ve iyi biri olmak

Bu alanlar bireyin kendisinden beklentilerinin olduğu alanlardır. Eğer bu alanlarda gerçek veya algı olarak birey kendini yeterli hissetmiyorsa, depresyon meydana gelebilir. Depresyonda kişi kendini güçsüz ve çaresiz hissederek, çözüm üretemez. Benlik saygısının düşmesi kişide depresyonu tetiklemektedir.

KLİNİK ÖZELLİKLER

Depresyonda kişinin daha önce zevk aldığı etkinliklerden zevk alamaması ve ilgi kaybı anahtar iki bulgudur. Değersiz hissetme, utanma, hüzünlü hal, melankolik bir tutumla oluşur. Herhangi bir üzülecek olay karşısında üzülmekten daha farklı hissediş biçimi vardır.

Bazen kişi depresyonda olduğunun farkında olmayabilir. Yaşamdan geriye çekilme “Artık canım hiçbir şey yapmak istemiyor” olarak tanımlanabilir. Gittikçe öz bakım, aile, okul veya iş yaşamında başarısızlığa neden oluşturacak istek ve enerji azlığı oluşmaya başlar. % 80 uyku sorunu vardır ( Bakınız Uyku Bozuklukları – İnsomnia ). Gece sık sık uyanırlar, iştah azlığı veya artması, kilo alma veya verme, cinsel istek azalması, adet bozuklukları görülebilir.
Anksiyete, sıkıntı, endişe, kaygı, panik ataklar, alkol alma, başağrıları, kabızlık ağrıları, sızılarla ortaya çıkan depresyonda bazen fiziksel ve organik bozukluklar aranabilir.

Bazen “Maskeli Depresyon” olarak tanımlanan, bireyin canının sıkkın, isteksiz, huzursuz, irite, seslere karşı duyarlılık kazanmış, kıpırtılı bir hal içinde günlük sorumluluklarını yerine getirdiği görülebilir. Daha çok sosyal yaşamdan kaçınmak için kendi mantığına göre geçerli nedenler bulur ve etkinliklere katılmaz. Bu daha sinsi bir ilerleyiştir.

1999 Trabzon Psikiyatri Kongresi’nde her 4 kişiden birinin depresyon geçirdiği açıklanmıştır – Editör – ( Bakınız Depresyon)

Depresyondaki kişilerin % 10 – 15’i intihar girişiminde bulunabilir. Genelde düzelmeye başladıkları bir noktada yeterli güce sahip olarak intiharla ilgili tasarılar yapıp uygulamaya geçebilecekleri dikkate alınmalıdır.

Erkekler depresyonda kadınlara göre 2 kat daha fazla, ağlayamadıklarından yakınırlar. Bu durumda kendine yönelik öfke bir organda belirti verebilir (mide ağrısı, baş ağrısı, sızılar v.b.)

Majör Depresif Bozuklukta görülen belirtiler, en sık görülen belirtilerdir.

1- İlgi kaybı.
2- Enerji kaybı – Bitkin ve yorgun hissetme, libido azalması.
3- Uyku Bozukluğu ( Az ya da çok uyuma, sık sık uyanarak tuvalete gitme).
4- Yemek yeme alışkanlığının değişmesi.
5- Bedensel ağrılar, sızılar (Organik bir bulgu olmaksızın).
6- Konuşmada, hareketlerde ve düşünmede yavaşlama.
7- Ajite olmak (Huzursuzluk, irite hal).
8- Değersizlik duyguları (Kendini beğenmeme, eleştirme, utanma).
9- Suçluluk duyguları, kendini veya başkalarını suçlama.
10-Bir konu üzerinde yoğunlaşamama, dikkatin dağınık olması.
11-Üzüntülü hissetme, karamsarlık.
12-Çaresiz hissetme (Çözümler üretme yetisinin azalması).
13-Anksiyetenin artması.
14-Karar vermede güçlük çekme.
15-Hiçbir zaman düzelemeyecekmiş gibi hissetme.
16-Etkinliklere başlayabilmede güçlük çekmek.
17-Ağlayamama ya da çok çabuk ağlama.
18-Fobilerin ortaya çıkması (Deniz, asansör korkusu, vb. )
19-Duygularını gösterememe.
20-Cinsel istekte azalma veya depresyondan kaçınmak için aşırı cinsel eylemde bulunma ihtiyacı.
21-İntiharla ilgili düşünceler, tasarılar ve bunlarla ilgili konuşmalar.
22-İntihar düşünceleri olmadan ölme isteği (Ölsem de kurtulsam, artık herşeyi yaşadım, hayat hep aynı, herşey monoton )
23-Depresyonla ortaya çıkan takıntılar (obsesyon). Sürekli elektrikleri kontrol etme, hırsız girecekmiş gibi düşünceler.
24-Hezeyan atakları.
25-Kişiliğin çözülmesi. 2 ayda 2 – 3 farklı insanmış gibi kendini hissetme.

Her zaman, her kişide majör depresif bozukluk görülmeyebilir.

Hangi belirtisinin hangi kişide görüleceği yine o kişinin dinamikleriyle ilgilidir ve araştırılması gerekir.

DSM 4 :

1- İlgi kaybı, yaşamdan geriye çekilme.
2- Enerji kaybı. Bitkin ve yorgun hissetme.
3- Suçluluk duyguları.
4- Uyku ve Yemek Yeme Bozuklukları.
5- Etkinliklerden zevk alamama.
6- İntihar düşünceleri.
Bu belirtileri olan kişilerin “Depresyon” tanımı alabileceği açıklanmıştır.

DSM 4, Majör Depresif Bozukluğu, 3 alanda toplamıştır :

1.1.1- Emosyonel (Duygusal) alanda.
1- Depresif duygudurumu
2- Hiçbir şeyden zevk alamama

1.1.2- Vejetatif alanda
1- İştahta değişiklik.
2- Uyku Bozuklukları
3- Yorgunluk – bitkinlik
4- Hareketlerde yavaşlama, donuklaşma.

1.1.3- Kognitif (Bilişsel)alanda :
1- Suçluluk ve değersizlik düşünceleri
2- Konsantrasyon güçlüğü
3- Ölüm ve intihar düşünceleri

Depresyonda kişilerde bilinç bozukluğu görülmez. Unutkanlık, dikkat ve dikkati bir konuda yoğunlaştıramadığı için görülebilir. Dalgın da olabilirler. Zihin berrak değildir, karmakarışıktır. Gazete okuyamama, televizyon izleyememe sıklıkla görülür ve en geç ortadan kalkan belirtilerdir.

MAJÖR DEPRESİF BOZUKLUKTA DÜŞÜNCE, DUYGU VE DAVRANIŞ

DÜŞÜNCELER

Düşüncelerde yavaşlama, sesin alçalması ve hafiflemesi, geç cevap verme, konuşma azlığı yanında ölüm ve kötü haber bekleme gibi konularda konuşurlar. Olumsuz düşünceler, tek bir olaydan genelleme yapma ( Bir komşusu sabah günaydın dememişse “Kimse beni sevmiyor” diye düşünmek ). Ufak aksilikleri büyütme, hiçbir şeyin değişmeyeceği inancı, umutsuzluk içinde olma düşünceleri ile yüklüdürler. Düşünce içerikleri kendini eleştirme, geçmişteki başarısızlıklar, kendine güvensizlik, sorumluluk almaktan kaçınma üzerinde yoğunlaşmıştır.

Hiçbir şeyi haketmediklerine dair düşüncelerle iyileşmek istemeyebilirler.
Depresyona eğilimli kişiler genelde hem kendilerine, hem de başkalarına karşı katı, mükemmellik beklentileri içinde olan bireylerdir. Yaşamı tek boyutlu ve siyah-beyaz gören bir inanç sistemleri vardır. Ya hep, ya hiç düşünce sistemlerini şöyle örnekleyebiliriz :

1- Yaptığım işin bir değer taşıması için mükemmel olması gerekir.
2- Mutlu olabilmek için yaptığım bu işte başarılı olmalıyım.
3- Hata yaparsam bu benim yetersiz, beceriksiz olduğumu gösterir.
4- Sensiz yaşayamam.
5- Benimle aynı fikirde olunmazsa bu benim sevilmediğimi gösterir.
6- Bir insan olarak değerimin göstergesi, başkalarının benim hakkımda düşünceleridir.
7- Birine kızdıysam, artık onu sevemem.
8- Birini sevmek demek ona hiç kızamamak demektir.
9- Birinden birşey istersem ona bağımlı kalırım.

RET (Rasyonel Emotif Terapi) terapist Beck, depresif kişilerde üç alanda hataların ortaya çıktığını söylemiştir.
1- Kendi benliğine
2- Geleceğine
3- Dünyaya karşı olumsuz bakış açısında

Bunları üçlü (triad) yakınma olarak sınıflamıştır.

Depresyona özellikle yaşlı hastalarda % 25 hipokondriazis (Hastalık hastalığı) eşlik eder. Tedaviye en dirençli kabul edilen hasta grubudur. Sürekli yakınan, sızlanan ve geçmek bilmeyen ağrılarından şikayet eden kişilerdir. Ağrı genelde baş, göğüs, karın, omuz, sırt ağrıları şeklinde görülür. Omuz ve sırtta görülen uzun süreli ağrılar, inatçı bir somatizasyondur. Diz ağrıları eklem yerlerinde sızlamalar, kramp, bulantı ve kusma, hazımsızlık, gaz şikayetleri, kabızlık, mide yanması, görme bulanıklığı, depresyonun farkedilmeyerek bir organda somatize olmasıyla oluşabilir.
Kuruntular, iyi anne baba, eş, evlat olamama, sürekli gelecekle ilgili karamsar düşünceler (işsiz kalma, parasız kalma endişeleri), ileriye yönelik gereksiz bir para biriktirme endişesi ile para harcadığında kendini suçlama düşünceleri geliştirirler. Psikolojik kuramlar sürekli tekrarlanan bu karamsar ve mutsuz düşünceleri “Geviş getirme” şeklinde tanımlamışlardır.

DUYGULAR

Kararsizlik nedeniyle çaresizlik ve bağımlı hissetme, acı duyma, üzüntülü hal tüm depresyonlarda ortak bir belirtidir. Ailelerine, sevdiklerine, hobilerine karşı duygusal bağları gittikçe azalmaya başlayabilir. Boşluk duygusu ve anlamsızlık daha geniş yer tutar. Zevk alınan etkinlikler azalarak, yük gibi hissedilmeye başlanır. Genel bir isteksizlik ve ilgisizlik, tepkisizlik, zamanın zor geçmesi, cinsel etkinliğe karşı duyarsızlık görülebilir. Bencillik başlar. Diğer insanların duygu ve düşünceleri ile ilgilenmezler. Yalnız kalmayı isterler ama gittikçe çocuklaştıkları için kendilerine bakım verenlere bağımlılıkları vardır (Regresif Bağımlılık).

Bu hastaların yaklaşık yarısı depresif duyguları inkar ederler (Maskeli Depresyon ya da Gülümseyen Depresyon). Genelde aile ve iş arkadaşları tarafından kendilerinde yaşamdan geriye çekilme, düşmanca duygular farkedilirse tedaviye getirilirler.

Bir gün içinde duygudurumları değişiklik gösterir. Bazıları sabahları çok kötü hissedip akşama doğru daha iyi hissedebilirken, bazen de tersi görülebilir.

DAVRANIŞ

Depresyonun başlaması ile fiziksel etkinlikler azalır. Hasta çok alçak sesle ve monoton konuşmaya başlar. Her davranış için aşırı bir çaba gösteriyor gibidir. Bazen ileri derecede hareketsizlik, yemek yememek, tırnak yeme, el oğuşturma, saç teli koparma, masaya parmaları ile ritmik bir şekilde vurma veya bir şeyle sürekli oynama, bacakları sallama, ileri geri sallanma hareketi, çok sigara içme, aşağı yukarı gezinme görülebilir.

Bu hastalar zamanla bağımlı, hareketsiz ve çaresiz hale gelebilirler ve yardım görürler. Ancak yardımı reddedebilirler; çünkü hem kendilerini güvensiz hissederler, hem de başkalarına muhtaç olmaktan ötürü kendilerini aşağılanmış hissederler. Destek aldıkları, kendilerine bakım veren kişilere karşı, kendi çaresizliklerini hatırlattığı için düşmanca duygular beslerler. Reddedilmeye karşı aşırı duyarlılık kazanmışlardır.

Depresyonda birey kişilerarası ilişkilerinde güçlükler yaşamaya başladığı için, çözüm üretme yetisi de azalmıştır. Yetersizlik duyguları nedeniyle başkalarıyla iletişime girmekten kaçınarak uzak durur. Bu da yalnızlık ve reddedilme duygularının artmasına neden olur. Hasta hem ilişkiye girmek ister, hem de terkederek kendisine zarar verecek ilişkilerden uzak durmaya çalışarak bir kısır döngünün içine girer. İnsanlardan veya yakınlarından yüzeysel olarak uzak, çekingen durur ve düşmanca davranabilir. Kronik depresyondaki kişilerde kaza geçirmeye yatkınlık gibi kendine zarar verici davranışlar da görülebilir.

Sigaranın aşırı tüketimi, alkol kullanımının artması, depresyonun başlangıç noktası olabildiği gibi, depresyona giren kişilerde alınan alkolün azalması da görülebilir.

Depresyon tedavi edilmez ve uzun süreli (kronik) bir hale dönüşürse, birey hiç istemediği, sevilmediği, aşağılandığı gibi duygulara kapılarak, kendisine destek ve bakım veren kimselere karşı suçlayıcı ve düşmanca davranarak, uzaklaşabilir. Evlilik yaşamını, işini ve yakınlarını terkedebilir. Cinsel isteksizlik nedeniyle, erkeklerde cinsel yönden uyarılma , erotize olma güçlüğü (empotans), erken boşalma görülür. Bu da hastanın daha fazla yetersizlik hissetmesine neden oluşturur ve hasta partnerinden uzaklaşır. Kadınlarda cinsel ilgi ve istek olmadan cinsel yaşam sürdürülebilir. Regl (adet) kanamaları düzensizlik gösterebilir.

MAJÖR DEPRESİF BOZUKLUK

GİDİŞ VE TEDAVİ

GİDİŞ

Her yaşta başlayabilen ama çoğu kez 20’li yaşların ortalarında görülen Majör Depresyon tedavi edilmezse, 6 ay ve daha uzun sürebilir. Kimi belirtiler (semtomlar) aylar ya da yıllarca sürebilir.

Majör Depresif Bozukluk boşanma, iş kaybı, aileden sevilen birinin ölümü gibi nedenler sonrası ortaya çıkar. Alkol, uyuşturucu madde kullanımı da ortaya çıkmasını kolaylaştırır.

Ağır Majör depresif bozukluk geçirenlerden yaklaşık %15’inin intihar ettiği belirtilmiştir.

Majör Depresif Bozukluk öncesinde “Distimik Bozukluk” (Bakınız Distimik Bozukluk) görülebilir. Organik bir hastalığa bağlı olarak ve Borderline, Obsesif-Kompulsif Bozukluk, Anorexia Nervoza, Bulimia Nervoza gibi bozukluklardan da sıklıkla ortaya çıkabilir.

1.2- DİSTİMİK BOZUKLUK

Distimik Bozukluğun başlıca özelliği, en az 2 yıl, hemen her gün, yaklaşık gün boyunca süren, kronik depresif bir duygudurumun varlığıdır. Bu insanlar kendilerini kederli ya da hüzünlü olarak tanımlarlar. Çocuklarda irrite hal ile ortaya çıkabilir. Bir yıl sürmesi durumunda bu tanıyı alabilir (DSM IV). İştahsızlık veya aşırı yemek yeme, uykusuzluk ya da aşırı uyku uyuma, enerjinin düşük olması, yorgunluk, benlik saygısının düşmesi, düşünceleri yoğunlaştıramama, umutsuzluk duyguları ve karar vermede güçlük çekme görülür. Bu kişiler sürekli kendilerini eleştirirler ve ilgileri azalır. Kendilerini yetersiz bulurlar, çekici hissetmezler. Bu depresif durum bir parçaları olduğu için de, sorulmadıkça yakınmazlar; çünkü hep böyledirler.

İki yıl içinde ( çocuklar ve ergenler için 1 yıl ) iyi hissedilen ara dönemler, 2 aydan daha uzun sürmez.
Depresif durum toplumsal ve mesleki alanda, üretkenlikte sıkıntıya neden olur.

Distimik bozuklukta en sık yetersizlik duyguları, genel bir ilgi kaybı ve hiçbir şeyden zevk alamama, toplumdan uzaklaşma, suçluluk duyguları ya da geçmişle ilgili düşüncelere dalmalar, yaşam etkinliklerinde ve üretkenliğinde azalma, etkin olamama görülür; ayrıca hızlı göz hareketleri vardır.

Ailelerinde Majör Depresif Bozukluk olanlarda daha sık görülür.

Çocuklarda her iki cinste eşit görülür. Çoğu kez okul başarısında ve toplumsal etkinliklerde bozulmalara neden olur. Bu çocuklar irrite, ters, huysuz ve “asabi” dirler. Benlik saygıları ve toplumsal becerileri düşüktür; karamsardırlar. Kadınlarda erkeklerden 2 – 3 kat fazla görülür. Sıklıkla Kişilik Bozukluğu’yla birlikte görülebilir. İlaç tedavisinde anti-depresanlardan yararlanılır.