Çocuklar yakınlarından herhangi birini kaybetmemiş bile olsalar ölümü haberlerden, dizilerden, çizgi filmlerden duyarlar. İlk zamanlar ölüm çocuk için tam olarak anlaşılamayan ve duygu içermeyen bir kavramdır. Dil gelişimi ile birlikte soru sorma çağında ölümü sorgulamaya başlarlar. Yetişkinlerin verdiği yanıtlar üzerinden anlar ve anlamlandırırlar.
ÇOCUKLARIMIZA ÖLÜMÜ NASIL ANLATMALIYIZ?
Ölüm kavramı zamanla anlaşılan bir kavramdır. İnsanlar için çoğu zaman merak edilen ve korkutan bir şey olmuştur. Çocuklarda ise kelimenin ve olgunun tam anlamıyla kavranamadığı gözlenir.
Okul öncesi dönemdeki çocuklar ölümü tam ayırt edemezler. “Ölmüş kişi”nin kendisi gibi olmadığını fark ederler ancak niye olduğunu anlamazlar. Bazı çocuklar için uykuyla aynı anlama gelebilir. Bu yaştaki çocukların oyunlarında gözlerini kapatıp uyuyarak ölü taklidi yaptıkları görülür. Dolayısıyla gözlerini açtıklarında hayatlarına devam ederler. Bu şekilde ölümün bu yaştaki çocuklarda bir son ifade etmediği görülür. Yolculuğa çıkan, giden biri olduğunu ama geri döneceğini düşünürler.
5-9 yaşları arasında zaman algısının oluşmasıyla ölen kişinin “sonsuza dek” gelmeyecek olmasını kavramaya başlarlar, dolayısıyla ölümün bir son ifade ettiğini algılarlar. Ama kendisi dışındakiler için geçerli olduğunu zannederler.
9-13 yaşları arasında yaşam ve ölüm arasındaki bağı kurarlar ve tüm canlılar için ölümün geçerli olduğunu anlarlar.
Büyüme sırasında çocukların sorularına maruz kalan aileler bu konu hakkındaki soruları nasıl cevaplayacaklarını bilemezler. Çocuk ölümle ilgili sorular sormaya başladığında yetişkinlerin çocuğun sorularını geçiştirmeden cevaplayacak bir ortam yaratılması ve merak ettiği soruları sormasına izin verilmesi gerekmektedir. Geçiştirmek ya da “sen daha küçüksün” mesajı ileten yorumlarda bulunmak çocuğun merakının artmasına sebep olmaktadır. Bu konuda hakkında konuşmak için yeterince büyüdüğünü hissettirmek önemlidir. Aynı zamanda ölümle ilgili anlatılacaklar çocuğun yaşına ve gelişim özelliklerine göre şekillendirilmelidir. Asıl hedef merak ettiği bilgi kadarını açıklamak, gereğinden fazla bilgi aktarmamaktır.
Yapılan açıklamalarda çarpıtılmış bilgiden kaçınılmalı ve kelimeler özenle seçilmelidir. Teknik açıklamalar yapmak ya da korkutucu olan kısmı vurgulamak doğru değildir. Çocuğun farklı hayal edeceği normal hayattan kavramlarla açıklamak kavram kargaşasına ve bazı problemlere yol açabilir. Örneğin; çocuğa ölümü uykuyla birleştirip anlatmak uyku problemlerine sebep olabilir.
Kayıp ve Yas
Sevilen kişinin kaybını ardından yakınları ve sevenlerinin yaşadığı yas normal bir süreçtir. Sevilen kişinin artık olmayacak oluşu kişilerde üzüntü yaratır. Bu üzüntülü süreç bir dönem kişiyi normal hayatına devam etmekten alıkoyabilir. Yetişkinlerin bile çoğu zaman baş etmekte zorlandığı gözlenen bu süreçte çocuğun yaşadığı süreç daha zor olabilmektedir. Yas dönemi ağlama, üzüntü, içe kapanma, enerji kaybı, günlük işlere yönelik isteksizlik gibi belirtilerin yaşandığı dönemdir. Uyku ve yemekle ilgili problemler bu şikayetlere eşlik edebilir. Haber ilk alındığında şok, inkar ve korku gibi tepkiler gözlenebilir. Bu tepkilerin ortaya çıkması kaybedilen kişinin yakınlığına, kaybın meydana geliş şekline göre değişebilmektedir.
Henüz bir yetişkin gibi olmayan çocuklar ise yetişkinlerden farklı şekilde kendi dönemlerine özgü tepkiler verirler. Haberi ilk duyduklarında ağlayabilir, bağırabilir, saldırmak isteyebilir ya da hiçbir şey olmamış gibi yaşantılarına ve oyunlarına geri dönebilirler, bu konu hakkında konuşmamayı tercih edebilirler. Burada çocuklar yoğun olarak yalnız kalmanın endişesini yaşarlar. Olayı anlayamadıkları ve bu endişeyle nasıl başa çıkacaklarını bilemedikleri için sevilen kişinin ölümünü kabul etmeyebilirler. Bazı çocuklar kendi başına gelmesinden korkabilir, diğer sevdiği kişileri de yitirme endişesi taşıyabilir. Bazıları ise kendi davranışları yüzünden o kişinin gittiğini düşünür, terk edildiğini zanneder ve kendilerini suçlarlar.
Bu tepkilerin ortaya çıkması bazı önlemlerle engellenebilir. Öncelikle bu tepkilerin hoşgörüyle karşılanması ve geçici olduğunun unutulmaması gerekmektedir. Burada yetişkinlerin çocuğa olan yaklaşımı önem kazanmaktadır. Ölüm haberini çocukla paylaşmak için fazla beklememek gerekir. Etrafından olan biteni fark eden fakat anlamlandıramayan çocuk huzursuz olur. Bu gibi durumlarda bir yetişkinin varlığı bu dönemin daha rahat atlatılmasını sağlar. Çocuğun güvendiği kişi kendi üzüntülü sürecini kontrol altına aldıktan ve çocuğun vereceği tepkileri karşılayabilecek gücü kendinde bulduktan sonra çocukla konuşmalıdır. Sevildiğini ve güvende olduğunu deneyimleyen çocuk endişesini daha kolay geride bırakabilecektir.
Çocukla konuşurken gerçekler, kısa ve net bir şekilde anlatılmalıdır. Ölümün ne olduğu ve ölen kişiye ne olduğu konusunda anlayabileceği kadarını aktarmak ve bundan sonra onu nelerin beklediği konusunda bilgilendirmek gerekir. Daha sonra soru sormasına izin vererek endişesi ve merakını giderebilirsiniz. Diğer yakınlarının yanında olacağını ve onu bırakmayacağını vurgulayabilirsiniz. Bunun yaparken o kişinin olmayacak olmasından sizin de üzüntü duyduğunuzu göstermeniz çocuğun yalnız olmadığını hissetmesini sağlar. Bu açıklamaları yapmış olsanız bile çocuğun yaşadığı durumun üstesinden gelmesi için zamana ihtiyacı olduğunu ve yetişkin desteğiyle bu süreci daha sağlıklı atlatabileceğini aklınızdan çıkarmayın.
Siz de fikrinizi belirtin